11 Haziran 2016 Cumartesi

Şair olsam da yazmam seni,

Yüksekteyim
rüzgârı hissediyorum, evet hissediyorum
saçlarımda, ve iki parmağım arasından kayıp giden
Beni usulca aldatan hissizliğin gizlediği yoğun hissi hissediyorum
Tufaya geldim sanırım, bir kaç histen kaçarken
düştüm dayanılmaz hisler orkestrasına.
Şefle tartıştım, sokarım dedim tahtana
ver artık neşeli bir ezgi, biz de bulalım yolumuzu..
Kovdu beni.
Koşmaya başladım sonra, çünkü epey yoruldum
Soluk bir bakış attım arkamda bıraktığım koyun sürüsüne
evet arkamda, geçtim, dayanamadım geçtim.
Yola düştüm sonra,
anlam yüklü trenimin hangi yamaçta iskeleti,
aradım durdum,
acı çeken insanların çığlıkları ortasında kaldım

Gürültüler,
kafamda bir cenk meydanı,
can çekişiyor içimdeki kral, bu son nefesleri..
Düştü düşecek tahtı, gitti gidecek boktan düzen
bir umut, bir umut ki suya düşse kan olur.

Geçtim krallıkları, yağmura denk geldim
saçlarımdan tanıdı beni, iyi bilir o geceyi.
Durmadıya ıslattığı, damlalarına sakladığı gözyaşlarımı istedim.
Yedim yine usulca şamarımı, bunu hakettim,
hakettim ve aldım.
Tırnaklarımda biriken doku, ve biraz da kireç
duvarları taradım beyazların içinde,
sahi neyin çırpınışıydı bu.
Diyorum ya elde edemediğim şeylere tahammül edemediğimden değil hiçbir şey.

İçimde bir delinin sesi,
camdan bir fanüs ün içinde, açmış elini dileniyor
'koca şişko bir sevgi.
Yok diyorum ulan, yok ne yapayım.
Olsa sana mı veririm, büyütmek dururken ruhumu
ağlıyor geceleri içli içli duyuyorum, o uyuduğumu sanıyor ama ben duyuyorum
bira döküyorum, tütün sarıyorum ona.
Yok diyorum, yok ulan ne yapayım.

Ellerimi kaldırıyorum son olarak tanrıya,
yağmur yine yetişiyor tam zamanında..







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder