11 Mayıs 2016 Çarşamba

Gel,









En çok şu zamanlarda yakılır tütünler, indirilir tüm gardlar, her şeye savunmasız kaldığın şu saatlerde gezersin tütün tarlalarında. Hüzünler toplanır etrafına, sanki tek dertleri senmişsin gibi. İkiye katlanır tüm uçurumlar, sağım solum söbe der açarsın gözünü. Her yer uçurum. Ne düşmemenin başarısı yaşanıyor nede düşmek. Araya bir sandalye çekmiş, kendimi izliyorum oynanan oyunlarda. Normalde insanlar bir araya gelip vakit öldürürlerdi. Fakat insanlarım bir araya gelip beni öldürüyor bu aralar. Sanki önceden konuşulmuş bir hareket, sanki bir can okuma. Koşuyorum, ama kaçmıyorum. Saklanıyorum, ama korkmuyorum. Kendime geliyorum, yol bitmiyor. Kendimden atlıyorum, ayağım takılıyor kendime düşüyorum. Öldürülüyorum, fakat ölmüyorum. Geberiyorum, ruhum vitaminsiz, şiirlerim ıstıraplı, arada birkaç umutlu kelimeler çıksa da akşamında mahcup. Sokaklar kırık, evim sessiz, kafam gürültülü. Ellerim soğuk. Hatıralar, çoğuda sadece gerçeğin kıyısından uzak düş. Canlanan hatıraların en ölü karakteriyim ben de. Her akşam aynı sahneleri izlemek. Her akşam aynı masada buluşup, tütün sararken veya şiir yazarken, ya da pencereden sokak lambasını  izlerken buluyorum. Ve epey canımı sıkıyor bu adam. Bir gün geçip karşısına, vuracağım her şeyi yüzüne. Suratını dağıtacağım, kafatasını açıp çıkaracağım tutsaklığından. Ellerine dokunup gidereceğim yalnızlığını. Ona bir çiçek uzatacağım, kökü toprakta olan. Sileceğim gözündeki yaşını moruğun. El ele yürüyeceğiz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder