12 Mayıs 2016 Perşembe

Sınırlamaların Koynunda,

Yaşamımızda çevremizdekilerle beraber ortaklaşa çizdiğimiz bir çerçevemiz var. Bunun adı da Sınırlar. Aslında kimse size sınırlardan bahsetmez. Zira bahsetse bütün planlar suya düşer. Çünkü insanoğlunun ruhu sınırlamalara uzak ve özgürlüğü arzulayan yanı vardır. Özgürlük lafından dahi korkan insanlar tanıyorum. Özgürlükten korkup kafeste yaşayanlar tanıyorum. Korkunç bir düşünce olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Çocukların duysa kabuslardan uyanır her gece. Korkmayın, en azından kafesten korktuğunuz kadar korkmayın! Tabi sıkıcı normlarında direten kişiler, çevrelerindekileride adını gizlediği bu sınırlamalara boğar. Bunu da çoğu zaman din, inanç üzerinden veya gelenek, kültür üzerinden yaparlar. Veyahut da toplum. Toplum. Aslında bütün suçlular 'Onlar dediğimiz kişiler değil. Kulağımızın hazmetme kapasitesi de suçlu, kendimiz de.
Küçük hapishaneler yaratıp orada yaşayıveririz, başkalarının düşünceleriyle kendi hayatımıza ördüğümüz duvarların amelesi oluruz. Bu duvarların arkasında ise kendimizden bile gizlemekte olduğumuz, duygularımız, düşüncelerimiz, saflığımız, hammaddeliğimiz vardır aslında. Ördüğümüz bütün sınırlamaların istençlerimize, duygularımıza, düşüncelerimize olduğunu anlarız. Sorgularız, fakat bu sefer de eskilerin değimiyle anarşist oluruz. Aslında 'Onlar'a göre bizler birçok şeyiz. Dediğim gibi biraz da kulağımızın hazmetmesine bağlı bazı şeyler. En büyük hobilerimiz de çizdiğimiz sınırlamaların başkalarının dayatmasıyla oluştuğuna emin olmak. Aksi halde zaten kendimize sınırlamalar çizemezdik. Kendimizden kaçan insanlara dönüştüğümüz nasılda yadsınamaz gerçekler değil mi.
Toplumsal dehlizlerde çürüyor hayallerimiz, 'Onlar tarafından şekillendirilmiş sosyal düşüncelerimizin parmaklıklarına sarılıp yalnızca hayal kurabiliyoruz. Tanrı'nın verdiği en büyük nimetlerden birisi olsa gerek, hayal, düş.. İdeolojik kafeslerdeyiz her birimiz, öyle aç bırakılmış ki ruhumuz, düşüncelerimiz. Başka kafeslerdekilerle kavgalanıyoruz, sanki Tanrı yokmuş gibi, sanki duygu yokmuş gibi, sanki yaşamaya gelmemiş gibi. Açıkcası böyle olduğu bana söylenseydi gelmezdim. Size söylendi mi?
 Tüm bu sınırlarımızdan ibaret yaşam. Basit tekrarlamalarla, dayatılan fikirlerle, duygusuzlaşan yaşamla, yaşamaya gelip fikir düşmanı ideolojilerin kurbanı olanlarla iğrenç bir hale geliyoruz, getiriyoruz hayatı. Oysa herkes kendi tablosunu çizse ne olur. Çok şey olur, çok. Gelecek için bari çocukların elindeki kalemlere ellemeyin.

9 yorum:

  1. Aren ne kadar dogru diyorsun. Hayal nedir bilmiyoruz artik

    YanıtlaSil
  2. Evet Dayatmalarla, hayalleri ve yaşamı sınırlandırmak bir nevi ölüm gibi birşey

    YanıtlaSil
  3. Özgürlük kelimesinden korkan onca insana rağmen özgürlüğü tertemiz yaşayalım biz. Sınırlarımız diğer insanlara set çekmesin..

    YanıtlaSil
  4. Nerden izleyebilirz blogunu sağ tarafta ki izleyiciler kısmın nereye kaybolduu ? :)

    YanıtlaSil
  5. Sanırım şimdi geldi :)

    YanıtlaSil
  6. Eveett işlem tamamdır !:)

    YanıtlaSil
  7. Bunun için Teşekkür ederiz Başak hanım :)

    YanıtlaSil